Ergenlerde Anoreksiya Tehlikesi: Sosyal Medya ve Beden Algısı Hastalığı Tetikliyor

Yararlı Bilgiler 22.05.2025 - 17:57, Güncelleme: 22.05.2025 - 17:57 376 kez okundu.
 

Ergenlerde Anoreksiya Tehlikesi: Sosyal Medya ve Beden Algısı Hastalığı Tetikliyor

Uzmanlar, ergenlerde hızla artan anoreksiya vakalarına dikkat çekiyor: “Okuldan arandık, bayıldı diyorlar; sosyal hayatları sekteye uğruyor.”
Türkiye’de ve dünyada sık sık ünlü isimlerle gündeme gelen, kilo almaktan aşırı korku ve vücudu sürekli kısıtlama isteğiyle bilinen anoreksiya nevroza, özellikle ergenlik dönemindeki gençler için ciddi bir tehdit haline geldi. Uzmanlar, toplumda güzellik algısının giderek zayıflık üzerine kurulduğuna ve sosyal medyanın bu hastalığın yaygınlaşmasında büyük rol oynadığına dikkat çekiyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Dağ, anoreksiya nevrozanın ergenlerde görülme sıklığının arttığını belirterek, “Bizi en çok zorlayan yeme bozukluğu anoreksiya nevroza. Hastalarımız zayıf olmalarına rağmen kilo almaktan korkuyorlar ve beden algıları tamamen bozulmuş oluyor. Aileler çoğu zaman okuldan aranıp çocuklarının bayıldığını öğreniyor ya da acile başvuru sonrası durumun anoreksiya olduğu anlaşılıyor. Bu çocuklar, sosyal hayatlarını sürdüremeyecek hale gelebiliyorlar,” dedi. Anoreksiya nevroza, vücuda enerji alımının sürekli kısıtlanması, kilo almaktan aşırı korkma ve kişinin kendini olduğundan kilolu görmesiyle karakterize bir hastalık. Prof. Dr. Dağ, “Yeme bozukluklarının birçok tipi var ancak en çok zorlayan anoreksiya. Genellikle kadınlarda 4-10 kat daha sık görülüyor fakat son zamanlarda erkeklerde de artış görüyoruz. Özellikle 13-17 yaş aralığında, yani orta ergenlik döneminde hastalarla daha fazla karşılaşıyoruz. Bu dönem, risklerin en yüksek olduğu yaş aralığı,” ifadelerini kullandı. Sosyal Medyanın Olumsuz Etkisi Prof. Dr. Dağ, sosyal medyanın ve çevresel faktörlerin hastalığın yayılmasında etkili olduğunu vurguladı: “Sosyal medyada güzellik, genellikle zayıflıkla eş anlamlı olarak sunuluyor. Bu da gençlerin kendi bedenlerini beğenmemelerine ve yanlış beden algısı geliştirmelerine neden oluyor. Araştırmalara göre kadınların yarısı, erkeklerin ise dörtte biri kendi bedenlerinden memnun değil. Özellikle ergenlerde, arkadaş ortamında yapılan kilo üzerine şakalar veya ailede sürekli kilo temalı sohbetler tetikleyici olabiliyor.” Hastalığın Belirtileri ve Tedavi Süreci Uzmanlar, anoreksiyanın tedavisinin oldukça uzun ve sabır gerektiren bir süreç olduğunun altını çiziyor. “Ergenler çoğu zaman hastalıklarını kabul etmiyorlar. Hastalığın ağırlaşması, vücut kitle indeksinin çok düşmesi veya ciddi bayılmalar yaşanmasıyla ancak ailelerin dikkatini çekiyor ve hastaneye getiriliyorlar. Bazen tedavi süreci birkaç ay, bazen ise bir yıl sürebiliyor. Hastalık iyileşse bile nüks edebiliyor ve ömür boyu takip gerekiyor,” diyen Prof. Dr. Dağ, tedavinin mutlaka çocuk sağlığı, psikiyatri ve diyetisyen iş birliği ile yürütülmesi gerektiğini belirtiyor. Ailelere Uyarı ve Tavsiyeler Prof. Dr. Dağ, ailelerin çocukları üzerinde yemek yeme baskısı oluşturmamasını, şüpheli davranışlarda bir uzmana başvurulmasını tavsiye ediyor: “Çocuk yemek yemeyi reddediyorsa, sürekli kalori hesabı yapıyorsa ve son üç ayda altı kilo ve üzeri kaybı varsa, mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı. ‘Yemek ye’ baskısı çatışmadan başka bir şey getirmez. Tedaviye, empatik ve anlayışlı bir atmosferde yaklaşmak gerekiyor.” Son yıllarda anoreksiya ve atipik anoreksiya vakalarında belirgin bir artış gözlemlediğini aktaran Prof. Dr. Dağ, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının topluma öğretilmesi, sosyal medya okuryazarlığının artırılması ve beden algısı konusunda gençlerin bilinçlendirilmesinin önemine dikkat çekti.
Uzmanlar, ergenlerde hızla artan anoreksiya vakalarına dikkat çekiyor: “Okuldan arandık, bayıldı diyorlar; sosyal hayatları sekteye uğruyor.”

Türkiye’de ve dünyada sık sık ünlü isimlerle gündeme gelen, kilo almaktan aşırı korku ve vücudu sürekli kısıtlama isteğiyle bilinen anoreksiya nevroza, özellikle ergenlik dönemindeki gençler için ciddi bir tehdit haline geldi. Uzmanlar, toplumda güzellik algısının giderek zayıflık üzerine kurulduğuna ve sosyal medyanın bu hastalığın yaygınlaşmasında büyük rol oynadığına dikkat çekiyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Dağ, anoreksiya nevrozanın ergenlerde görülme sıklığının arttığını belirterek, “Bizi en çok zorlayan yeme bozukluğu anoreksiya nevroza. Hastalarımız zayıf olmalarına rağmen kilo almaktan korkuyorlar ve beden algıları tamamen bozulmuş oluyor. Aileler çoğu zaman okuldan aranıp çocuklarının bayıldığını öğreniyor ya da acile başvuru sonrası durumun anoreksiya olduğu anlaşılıyor. Bu çocuklar, sosyal hayatlarını sürdüremeyecek hale gelebiliyorlar,” dedi.

Anoreksiya nevroza, vücuda enerji alımının sürekli kısıtlanması, kilo almaktan aşırı korkma ve kişinin kendini olduğundan kilolu görmesiyle karakterize bir hastalık. Prof. Dr. Dağ, “Yeme bozukluklarının birçok tipi var ancak en çok zorlayan anoreksiya. Genellikle kadınlarda 4-10 kat daha sık görülüyor fakat son zamanlarda erkeklerde de artış görüyoruz. Özellikle 13-17 yaş aralığında, yani orta ergenlik döneminde hastalarla daha fazla karşılaşıyoruz. Bu dönem, risklerin en yüksek olduğu yaş aralığı,” ifadelerini kullandı.

Sosyal Medyanın Olumsuz Etkisi
Prof. Dr. Dağ, sosyal medyanın ve çevresel faktörlerin hastalığın yayılmasında etkili olduğunu vurguladı: “Sosyal medyada güzellik, genellikle zayıflıkla eş anlamlı olarak sunuluyor. Bu da gençlerin kendi bedenlerini beğenmemelerine ve yanlış beden algısı geliştirmelerine neden oluyor. Araştırmalara göre kadınların yarısı, erkeklerin ise dörtte biri kendi bedenlerinden memnun değil. Özellikle ergenlerde, arkadaş ortamında yapılan kilo üzerine şakalar veya ailede sürekli kilo temalı sohbetler tetikleyici olabiliyor.”

Hastalığın Belirtileri ve Tedavi Süreci
Uzmanlar, anoreksiyanın tedavisinin oldukça uzun ve sabır gerektiren bir süreç olduğunun altını çiziyor. “Ergenler çoğu zaman hastalıklarını kabul etmiyorlar. Hastalığın ağırlaşması, vücut kitle indeksinin çok düşmesi veya ciddi bayılmalar yaşanmasıyla ancak ailelerin dikkatini çekiyor ve hastaneye getiriliyorlar. Bazen tedavi süreci birkaç ay, bazen ise bir yıl sürebiliyor. Hastalık iyileşse bile nüks edebiliyor ve ömür boyu takip gerekiyor,” diyen Prof. Dr. Dağ, tedavinin mutlaka çocuk sağlığı, psikiyatri ve diyetisyen iş birliği ile yürütülmesi gerektiğini belirtiyor.

Ailelere Uyarı ve Tavsiyeler
Prof. Dr. Dağ, ailelerin çocukları üzerinde yemek yeme baskısı oluşturmamasını, şüpheli davranışlarda bir uzmana başvurulmasını tavsiye ediyor: “Çocuk yemek yemeyi reddediyorsa, sürekli kalori hesabı yapıyorsa ve son üç ayda altı kilo ve üzeri kaybı varsa, mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulmalı. ‘Yemek ye’ baskısı çatışmadan başka bir şey getirmez. Tedaviye, empatik ve anlayışlı bir atmosferde yaklaşmak gerekiyor.”

Son yıllarda anoreksiya ve atipik anoreksiya vakalarında belirgin bir artış gözlemlediğini aktaran Prof. Dr. Dağ, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının topluma öğretilmesi, sosyal medya okuryazarlığının artırılması ve beden algısı konusunda gençlerin bilinçlendirilmesinin önemine dikkat çekti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve meydantv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.