Hindistan ile Pakistan arasında tehlikeli nükleer gerilim

Dünya 07.05.2025 - 23:10, Güncelleme: 07.05.2025 - 23:13 494 kez okundu.
 

Hindistan ile Pakistan arasında tehlikeli nükleer gerilim

Hindistan’ın hava saldırıları ve Pakistan’ın 5 uçağı düşürmesi, Güney Asya’da gerilimi artırarak nükleer çatışma endişelerini yeniden gündeme getirdi.
Güney Asya’da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilim 2025 yılının Nisan ayında tehlikeli bir şekilde tırmandı. 26 kişinin hayatını kaybettiği Pahalgam saldırısının ardından Hindistan, Pakistan’ı suçlayarak 24 Nisan’da Balakot’a yönelik hava harekâtı başlattı. Pakistan, bu saldırıya karşılık olarak sınır bölgesine yaklaşan beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü açıkladı. Taraflar, birbirini uluslararası hukuk ihlalleriyle suçlayarak, Hindistan’ın operasyonu "terörizme karşı meşru müdafaa" hakkı olarak savunurken, Pakistan sınırlarının ihlal edildiğini ve sivil yerleşimlere zarar verildiğini belirtti. Hindistan Savunma Bakanı, olayları "ulusal güvenlik için zorunlu bir yanıt" olarak tanımlarken, Pakistan Başbakanı bu durumu "savaş provokasyonu" ve "barışı sabote etme girişimi" olarak nitelendirdi. Bu gelişmeler, Hindistan ve Pakistan arasındaki nükleer gerilimi yeniden gündeme taşırken, bölgedeki kırılgan barışın ne kadar ince bir çizgide ilerlediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Keşmir, yıllardır bu iki ülkenin çatışmasının merkezinde yer almakta ve bölgedeki durum, ulusal kimlikler ve egemenlik mücadelelerinin sembolü haline gelmiştir. Hindistan’ın 2019’da Keşmir’in özel statüsünü kaldırması, Pakistan tarafından yasa dışı bir ilhak olarak görülmüş ve bölgedeki tansiyon daha da artmıştır. Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı Cemal Demir, Keşmir'in yalnızca toprak parçası değil, aynı zamanda ulusal kimlikler ve egemenlik mücadelesinin sembolü olduğunu vurguluyor. Demir, Keşmir etrafındaki kriz dinamiğinin her an bölgesel bir çatışmayı küresel bir güvenlik tehdidine dönüştürebileceği potansiyele sahip olduğunu belirtiyor. Bu krizin sadece Hindistan ve Pakistan arasında değil, aynı zamanda küresel güçler arasında da bir nüfuz mücadelesine dönüştüğünü ifade ediyor. Günümüzde Hindistan ve Pakistan arasındaki askeri rekabet, yalnızca ordu büyüklüğüyle değil, nükleer silahlanma ve ileri teknolojili silah sistemleriyle de ilerliyor. Hindistan, S-400 Triumf hava savunma sistemleri, yerli üretim Akash hava savunması ve İsrail yapımı Spyder sistemleriyle çok katmanlı bir savunma hattı oluşturuyor. Pakistan ise, Çin iş birliğiyle geliştirdiği JF-17 Thunder Block III uçaklarıyla hava gücünü modernize ediyor. Cemal Demir, bu gelişmeleri "asimetrik caydırıcılık arayışı" olarak tanımlayarak, Pakistan’ın nükleer doktrininde ilk kullanım hakkını saklı tutarak Hindistan’ın askeri inisiyatif almasını zorlaştırmaya çalıştığını belirtiyor. Uluslararası toplum, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim karşısında endişelerini dile getiriyor. ABD, Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve Türkiye gibi aktörler taraflara itidal çağrısında bulunurken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de acil toplantı kararı aldı. Washington ve Pekin, doğrudan diplomatik kanalları harekete geçirerek krizin tırmanmaması için girişimlerde bulundu. The Economist dergisi, bu krizi "dünya üzerindeki en tehlikeli iki nükleer gücün yeni nesil çatışma biçimlerini test ettiği bir sınav" olarak değerlendirdi. Türkiye, her iki tarafı diyaloga davet ederken, Çin'in "tek taraflı eylemlerden kaçınılması" vurgusu, Hindistan’a yönelik örtülü bir uyarı olarak yorumlandı.
Hindistan’ın hava saldırıları ve Pakistan’ın 5 uçağı düşürmesi, Güney Asya’da gerilimi artırarak nükleer çatışma endişelerini yeniden gündeme getirdi.

Güney Asya’da Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilim 2025 yılının Nisan ayında tehlikeli bir şekilde tırmandı. 26 kişinin hayatını kaybettiği Pahalgam saldırısının ardından Hindistan, Pakistan’ı suçlayarak 24 Nisan’da Balakot’a yönelik hava harekâtı başlattı. Pakistan, bu saldırıya karşılık olarak sınır bölgesine yaklaşan beş Hint savaş uçağını düşürdüğünü açıkladı. Taraflar, birbirini uluslararası hukuk ihlalleriyle suçlayarak, Hindistan’ın operasyonu "terörizme karşı meşru müdafaa" hakkı olarak savunurken, Pakistan sınırlarının ihlal edildiğini ve sivil yerleşimlere zarar verildiğini belirtti. Hindistan Savunma Bakanı, olayları "ulusal güvenlik için zorunlu bir yanıt" olarak tanımlarken, Pakistan Başbakanı bu durumu "savaş provokasyonu" ve "barışı sabote etme girişimi" olarak nitelendirdi.

Bu gelişmeler, Hindistan ve Pakistan arasındaki nükleer gerilimi yeniden gündeme taşırken, bölgedeki kırılgan barışın ne kadar ince bir çizgide ilerlediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Keşmir, yıllardır bu iki ülkenin çatışmasının merkezinde yer almakta ve bölgedeki durum, ulusal kimlikler ve egemenlik mücadelelerinin sembolü haline gelmiştir. Hindistan’ın 2019’da Keşmir’in özel statüsünü kaldırması, Pakistan tarafından yasa dışı bir ilhak olarak görülmüş ve bölgedeki tansiyon daha da artmıştır.

Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı Cemal Demir, Keşmir'in yalnızca toprak parçası değil, aynı zamanda ulusal kimlikler ve egemenlik mücadelesinin sembolü olduğunu vurguluyor. Demir, Keşmir etrafındaki kriz dinamiğinin her an bölgesel bir çatışmayı küresel bir güvenlik tehdidine dönüştürebileceği potansiyele sahip olduğunu belirtiyor. Bu krizin sadece Hindistan ve Pakistan arasında değil, aynı zamanda küresel güçler arasında da bir nüfuz mücadelesine dönüştüğünü ifade ediyor.

Günümüzde Hindistan ve Pakistan arasındaki askeri rekabet, yalnızca ordu büyüklüğüyle değil, nükleer silahlanma ve ileri teknolojili silah sistemleriyle de ilerliyor. Hindistan, S-400 Triumf hava savunma sistemleri, yerli üretim Akash hava savunması ve İsrail yapımı Spyder sistemleriyle çok katmanlı bir savunma hattı oluşturuyor. Pakistan ise, Çin iş birliğiyle geliştirdiği JF-17 Thunder Block III uçaklarıyla hava gücünü modernize ediyor. Cemal Demir, bu gelişmeleri "asimetrik caydırıcılık arayışı" olarak tanımlayarak, Pakistan’ın nükleer doktrininde ilk kullanım hakkını saklı tutarak Hindistan’ın askeri inisiyatif almasını zorlaştırmaya çalıştığını belirtiyor.

Uluslararası toplum, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilim karşısında endişelerini dile getiriyor. ABD, Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve Türkiye gibi aktörler taraflara itidal çağrısında bulunurken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de acil toplantı kararı aldı. Washington ve Pekin, doğrudan diplomatik kanalları harekete geçirerek krizin tırmanmaması için girişimlerde bulundu. The Economist dergisi, bu krizi "dünya üzerindeki en tehlikeli iki nükleer gücün yeni nesil çatışma biçimlerini test ettiği bir sınav" olarak değerlendirdi. Türkiye, her iki tarafı diyaloga davet ederken, Çin'in "tek taraflı eylemlerden kaçınılması" vurgusu, Hindistan’a yönelik örtülü bir uyarı olarak yorumlandı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve meydantv.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.